KırmızıToprak
 
  Başlangıç
  Forum
  İletişim
  Physics of the Immosible
  Kim Possible
  Translation Tercüme
  Kitap Özetleri
  Hikayeler
  => Herkese Bir Bomba KİSHON
  => Konfor'a dair
  LİDER EKONOMİ
  BİZ JAPONLARI ÇOK SEVİYORUZ
  Çin Altın Rezervi
  Portakallar ve Şehriyeler
  Fordist ve Postfordist dönem
  Toprak
  AFGANİSTAN SAVAŞI
  IRAK SAVAŞI
  KIBRIS VE STATÜKO
  ULUS DEVLET VE KÜRESELLEŞME
  Geyikler ve Trenler
  HİÇ BİR ŞEY KESİN DEĞİL
  ÜÇ ON’DAN BÜYÜKTÜR
  BİLE BİLE LADES
  TÜRKİYE İRAN REKABETİ
  TÜRKLER VE DUYGUSALLIK
  SIRADAKİ BASAMAK
  Batlamyus Zamansalı
  Uzaylı istilası ve dünya birliği
  Bizim devlet fakirden alıp zengine vermekte
  İran’ın Ajanları
  ABD’nin silah satışları ve İslam Dünyası
  Azerbaycan ekonomisi küçüldü
  Avrupa'nın Doğu sınırları
Herkese Bir Bomba KİSHON
Herkese Bir Bomba
(Büyüğü yüceleştiren onun nükleer gücüdür. Ama iki büyük olursa ve her ikisininde atom bombası bulunursa, yücelikleri etkinliğini yitirir. Ayrıca bugünkü günde atom bombasına sahip olmak, bir sorun olmaktan çoktan çıktı.)
Köşe başında Şultz elini sallayarak yolumu kesti ve:
‘Sizinle gelebilirmiyim?’ diye sordu. ‘Çok acele postaneye gitmeliyim de...’
Aldım arabama. Şultz çok heyecanlıydı. Nedenini sordum.
‘Ah, hiç sormayın,’ diye içini çekti. ‘Kayınbiraderim Almanya’dan bir atom bombası gönderdi.’
‘ne’
‘Evet, evet, yanlış duymadınız. Bir atom bombası. Ne korkunç değil mi? Almanya’da herkesin ucuz ve kolay bir şekilde atom bombası yapabilecekleri yazılıydı bir dergide, ama gene de böyle tehlikeli bir bombayı, insan tutup da postayla göndermez ki canım...’
‘Çok şaşırdım, ne diyeceğimi bilemiyorum.’
‘Elbet şaşırırsınız. Ne günlere kaldık. Demek ki artık aklına esen bir atom bombası alacak. Bakın, kayınbirader mektubun altına ne yazmış, bakın: ‘Sana küçük bir süpriz. Uçak postası ile bugün bir atom bombası gönderiyorum. İyi eğlenceler hoşçakal.’
‘Bence göndermemesi gerekirdi. Aşkolsun gözü pek biriymiş sizin kayınbirader.’
‘Friedrich, yani bizim kayınbirader pek eli açıktır.’
‘Bunun el açıklığı ile bir ilgisi yok ki...’
‘Yo, öyle demeyin, ucuz değildir ki atom bombası. Dünyanın parasını vermiştir.’
‘Herhalde.’
‘İyi ama hangi akla hizmet, bana bir atom bombası gönderir Friedrich? Ben şimdi ne yapacağım bunu?’
‘Bilemem. Benim hiç bombam olmadı.’
‘Josefa günlerden beri başımın etini yemekte. Billiyorsunuz Josefa’yı karımı, pek sinirlidir. ‘Evimde atom matom bombası istemem,’ diye arkamdan ciyak ciyak bağırdı çıkarken. ‘Zaten çocukla yeterince uğraşıyorum...’ Evet öyle dedi. Pek haksız da sayılmaz. Bizim küçük çok yaramaz. Bomba eline geçebilir. Üstelik meraklı da... eline ne geçse parça parça söküyor... sonra bir sorun daha var: Neredde saklarım ben bombayı? Acaba buzdolabında mı saklasam?
‘Bilmem ki, ne boy bir bomba?’
‘Ben de bilmiyorum. Bugüne kadar hiç ilgilenmedim. Umarım en büyük modelini almamıştır. Bizim buzdolabı biraz küçük de... Ama Jozefa ne zamandan beri büyük bir dolap ister, bu bahane ile değiştirebilirim. Aslında kayınbirader alıngan yaradılışta olmasa, olduğu gibi geri gönderirim ama, gücenir, olmaz. Mektubu aldığımdan beri içime ibir sıkıntı düştü, ne huzurum kaldı, ne uykum. Ne işimize yarar bu atom bombası? Acaba kullanmama izin veriler mi, ne dersiniz?’
‘Savunma Bakanlığında bir tanıdığınız varsa...’
‘Ah, ah girecek başım belaya... hiç kuşkum yok, girecek. Sonra komşuları da bilirsiniz. ‘Atom bombaları var’ diye, ‘kendilerini bir şey sanıyorlar’ diye hakkımızda dedikoduya başlayacaklar. Josefa bombayı istememekte haklı. ‘Satarsın’ diyor ama kim alır’
‘Belki alan olur.’
‘Josefa, hükümet alır, diyor. Karlı bir iş olurdu, yalnız kayınbiradere ne derim? Biz onu iyi bir fiyata sattık diyemem ki! Sonra bakarsınız günün birinde ziyarete gelir ve ‘bomba nerede’ diye sorar.’
‘Satmayın o zaman’
‘Demesi kolay. Sat bir türlü, satma bir türlü. Bu sorumluluğun altına girmek işime gelmiyor. Sizin anlayacağınız başım fena dertte. Bir yandan silahsızlanma konferansları sürdürülürken, benim evimde atom bombası saklamam, komik, saçma. Kim ilgilenir ki artık atom bombasıyla.’
Alfabetik sırayla saymaya başladım.
‘Amerika, Çin, İngiltere, Fransa, Sovyet Rusya ve birde siz.’
‘Yo, ben öyle silahsızlanma konferanslarına katılamam. Ben sıkılgan adamımdır. Onca insanın arasında kalkıp konuşamam. Sonra alt tarafı bende tek bir bomba var, bana orada laf bile düşmez. Sanırım bombayı zararsız kılmamı isteyeceklerdir. Ama ben mal değeri bilirim, hiçbir şeyi bozup kıramam. Hem bakalım öteki devletler, örneğin Çin, elindeki atom bombalarını zararsız hale soktu mu?’
‘Hiç sanmam.’
‘Yani şu Almanlar da bulamamışlar icat edecek şey. Ayrıca normal gelirli bir insan, bunun masrafı altından da kalkamaz.’
‘Bir bombanın ne gibi masrafı olur?’
‘Öyle bir olur ki. Bir kez sigorta ettirmek gerek. Ya evimin içindeyken durup dururken patlarsa? Sonra ya durup dururken bozulursa? Bunu kim gereğince onarır? Kaça onarılır? Bir uzman yapabilir ancak, köşe başındaki muslukçu yapamaz ki...’
‘Size yepyeni bir bomba gönderilmekte, neden bozulsun?’
‘Ben her şeyi ayrıntılarıyla düşünürüm. Yeni olduğuna göre, bir yıl garantisi vardır ama bu garantiler doğal afet birde savaş dışında. Bence anlamsız. Doğal afeti anladık da neden savaş dışında? Bir atom bombası barışta mı kullanılır?’
‘Siz gerçekten bombayı kullanmayı düşünüyor musunuz?’
‘Tabi düşünüyorum.’
‘Peki, düşman tarafa nasıl göndereceksiniz?’
‘Bana da postayla geldiğine göre, bende postayla gönderirim.’
Bir süre ikimiz de sustuk.
‘Aman ne yapayım, bunu kendime dert edemem,’ diye devam etti Şultz. ‘Evimde saklarım. Her devlette var, onlar da saklamaktalar. Dursun bir tarafta bilinmez. Hem insan evinde böylesine etkin bir savunma silahı bulundurduğu sürece, büyük güvence altındadır.’
‘Ben olsam korkarım.’
‘Ben korkmam. Daha doğrusu bizim küçüğün eline geçecek diye korkuyorum.’
Posta binasına gelmiştik.
‘Dikkat’ dedi memur. ‘Paketin içinde atom bombası var.’
Paket pek ufaktı. İki görevli açmamıza yardımcı oldular. Yaldızlı pakete sarılı armağan açılırken, hepimiz soluğumuz tuttuk. İçinden çıkan küçük kutunun içinde şunlar yazılıydı:
Yaşasın atom bombası! Bombanın kusursuz bir örneğidir ve büyükle küçük için sevimli bir eğlence.
‘Bizim kayınbirader delirmiş’ diye homurdandı Şultz. ‘Demek bizim küçüğe doğum günü armağanıymış!’ ve kırgın bir sesle de, ‘yazık’ diye ekledi. ‘Gerçek bir atom bombasına kendimi öyle hazırlamıştım ki...’
Yazar: KİSHON 
 
 
 
   
English Blog  
 

Blog

 
45054 ziyaretçi (84715 klik) burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol