HİÇ BİR ŞEY KESİN DEĞİL
İngilizce’de bir deyim vardır. ( Only two things in life are certain death and taxes) Hayatta kesin olan iki şey vardır. Ölüm ve Vergiler. Bizim Türkiye’de ise şöyle denir. Hiç bir şey kesin değil. Çok kesin gibi gözüken ölüm bile bizde kesin değildir.
İlk olarak şehitler ölmez. İngilizcede birçok durumda(die) öldü kelimesini de değilde (pass away) kelimesini kullanırlar. Öldü ifadesi Oldukça kaba bir ifadedir. Ancak biz ölmez derken öldü kelimesinin kaba bir ifade olduğunu anlatmak için söylemeyiz. Gerçekten ölmedi anlamında kullanırız. Orhan Beyin oğlu Süleyman Gazi Bolayır ile Seydikavağı arasında avlanırken attan düşüp şehit olmuştur. Ancak ölmemiştir. Daha sonraları Trakya’nın fethindeki birçok savaşa daha katılmıştır. Bu olay birçok görgü şahidi tarafından doğrulanmıştır. Birçok şehidimiz böyledir. Farklı bir boyutta yaşamlarını sürdürürler. Evliyalar Hak Dostları ve Hızır ölmemiştir. Bunlar derdi sıkıntısı olanların yardımı koşar. Hz İsa Peygamberde ölmemiştir. Allah cc onu göğe yükseltmiştir. Kıyamate yakın yeniden yeryüzüne inecek insanların arasında yaşamaya devam edecektir.
Devrimciler de ölmez. Başarılı devrimciler herkesin takdirini kazanmıştır. Atatürk ölmemiştir kalbimizde yaşıyordur. İşin ilginç tarafı bizde başarısız devrimcilerde ölmez. Deniz Gezmiş Türkiye’de Komunist bir devrim için çalışmıştır, başarısız olmuştur. Genç yaşında idam edilmiştir. Ancak her bir mayıs töreninde Devrimciler ölmez diye anısı yaşatılır resimleri taşınır. Komunist ideolojiye sahip olanlar sadece Deniz Gezmiş’i kahraman olarak görmez adeta onu kutsallaştırır.
Filimlerde dizilerde oynayan büyük artistlerde ölmez. Film dizi icabı ölmesi bile halkımızca kabul edilebilir bir durum değildir. Kurtlar Vadi’si dizisinde oynayan Çakır karakterinin ölmesi birçok kişide travmaya yol açmıştır. Gazetelere taziye ilanları verilmiş, Çakır için gıyabi cenaze namazı kılınmış, Hatta aynı dönemde 3. Ligde oynanan bir Futbol karşılaşmasında Çakır için saygı duruşunda bulunulmuştur. Halkımız dizi karakterlerinin ölmesini bile kabullenmekte zorlanmaktadır.
Vergiler ise nevi şahsına münhasır ayrı bir muamma. Yakın zamanda bir bakanımız çok ünlü bir futbolcunun sigortasının asgari ücretten ödendiğini basına ifade etti. Esnaflar gelirini çok düşük gösterir. Her ilçede en yüksek vergi ödeyen esnaf Noterlerdir. Diğer esnaf vergi miktarlarından anlaşıldığı üzere ya vergi kaçırmakta yada karın tokluğuna çalışmaktadır. Orta büyüklükteki işyerleri ise hem kendi gelirlerini hemde çalışanlarının maaşlarını düşük gösterirler, kendileri az vergi ödedikleri gibi çalışanları içinde düşük sigorta birimleri öderler. Hatta belediyeler, Büyük şirketler ve devlet firmaları bile bir şekilde vergiden kaçmanın ve işçilere düşük maaş ödemenin yollarını bulmuşlardır.
Belediyeler artık bir çok kamu hizmetini artık direk olarak kendileri yapmamakta ve bunu mütahitlere fason şirketlere yaptırmaktadır. Fason şirketler ilk olarak işçilere düşük maaş ödemekte işçileri sömürmekte ve dahası ödedikleri maaşı daha düşük göstererek ve masraflarını yüksek göstererek vergi kaçırmaktadırlar.
Devlet şirketleri ise gelirlerini devlete vermek konusunda cimri davranmaktadırlar. Karlarını düşük göstermenin ve masraflarını arttırmanın yollarını aramaktadırlar. Buldukları yöntemlerden bir tatil köyleri inşa etmektir. Böylece Kamu şirketinin parasını şirkette çalışan kamu çalışanlarının çıkarları için harcamaktalar.
Büyük şirketler direk olarak vergi kaçıramasalar bile işleri bazı fason şirketlere yaptırarak dolaylı olarak vergi kaçırmaktalar ki fason şirketler sigortasız işçi çalıştırmakta ve işçilere zulmetmektedir. Büyük şirketlerin Muhasebecileri, Avukatları vardır ki çoğu zaman az vergi ödeseler bile işi kitabına uydururlar.
Herkes bu kadar vergi kaçırırken devlet nasıl ayakta kalmaktadır. Demirel’in dediği gibi Demokrasilerde çareler tükenmez. Soğolsunlar siyasilerimiz bu sorunun da çözümünü bulmuşlardır. Dolaylı vergiler.
İki tip vergi vardır. Direk vergiler herkesin gelirinden ödediği vergilerdir. Dolaylı vergiler ise satın aldığımız bazı ürünlerden ödediğimiz vergilerdir. Köprüden geçerken vergi öderiz, araba alırken vergi öderiz,benzin alırken vergi öderiz, ekmek alırken vergi öderiz. Sonuçta biz Türk halkı olarak uyanık olduğumuza inanırız ancak bir dikkat etmediğimiz bir nokta varki, Devletin başındakilerde Türktür ve onlarda Devletin ihtiyacı olan vergiyi toplamanın bir yolunu bir şekilde bulmaktadırlar.
Türkiye Gelişmekte olan bir ülkedir. Kuruluşundan bu yana çok büyük mesafeler katetmiş olsa da Gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşması için daha katetmesi gereken çok uzun mesafeler vardır. Bu uzun yoldaki en önemli dönüm noktalarından birisi ise dolaylı vergilerin kaldırılması ve Devletin direk vergileri toplayabilecek bir yapıya kavuşmasıdır. Ne yazıkki AKP hükümetinin bu sorunun çözümü konusunda yeterli adımları atmadığını görmekteyiz. Hatta bu sorunu çözmeyi gündemine bile almamıştır. Umarım Türkiye bu sorunu yakın bir gelecekte çözmeyi başarır ve muasır medeniyetler arasındaki yerini alır.
28.07.2012
