Geyikler ve Trenler
Nufus artışının olumsuz sonuçlarından bahesedilirken doğal hayatın zarar görmesinden ve hayvanların yaşam alanın kalmamasından bahsediliyor. Aslında dünyadaki bütün insanlar bahçeli bir eve sahip olabilir ve Texas kadar bir yere sığabilir. Peki insanlar çok büyük bir yer kaplamıyorsa hayvanların yaşam alanlarını nasıl tehdit ediyoruz? Aslında hayvanların yaşam alanının tehdit eden şehirler ve insanların yaşam alanları değil, şehirleri birbirlerine bağlamak için kullandığımız yollar. Örneğin ABD’de yıllık 1.5 milyon geyik kazası olduğu tahmin ediliyor ve bu kazalarda 200 sürücü ölüyor. Geyiklerin bir yaşam alanları var ancak bu yaşam alanları karayolları ile parçalanmış durumda. Amerikayı baştan başa ulaşımı sağlayacak şekilde inşa edilen karayolları avcıların bölgeye rahatça ulaşımını sağlaması nedeniyle buffoloların soyunu neredeyse tükenme noktasına getirdi. Ayrıca Amozon ormanlarındaki en büyük orman yıkımı Trans Amazon otoyolu yapımından sonra yaşandı.
Doğa kendini yeniliyor ve genişliyor. Doğanın öncü birlikleri vardır. Çıplak kayaları kemiren likenlerin yosunlara, yosunların çimenlere, çimenlerin otlaklara, otlakların çalılara, çalılarında ormanlara, toprağı ve toprakta çalışan ekipleri ve bütün gelişmelere imkanlar hazırlamaktadır. Ancak biz karayolları ile doğayı parçalara ayırarak onun kendini yenilemesine ve genişlemesine imkan vermiyoruz. Eğer bu sorunu çözebilirsek doğal hayatın korunması yolunda önemli bir adım atmış olacağız.
Işınlama bu soruna bir çözüm olabilirmi? O zaman şehirler arası karayollarına ihtiyacımız kalmaz. Enerjiyi, Ürünleri ve insanları bir şehirler arasında kolayca nakledebilir ve doğaya zarar vermemiş olur ayrıca doğanın kendini yenlemesine imkan tanımış oluruz. Bu çok ütopik bir fikir gibi gelse bile şuan sahip olduğumuz bilimsel bilgi bunun bize olanaklar dairesi içinde olduğunu söylüyor. 1993 yılında IBM bilimadamı Charles Bennett en azından atomik seviyede maddeyi ışınlamanın mümkün olduğunu EPR deneyleri ile kanıtladı. Şu an bilimadamlar atomik düzeyde ışınlamayı labaroutarlarında tekrar ve tekrar gerçekleştirmekte. Birkaç onyıl içinde DNA’yı molokül ve virüsleri ışınlamayı hedeflemekteler. Bir insanı ışınlamak oldukça karmaşık görünmekte belki yakın gelecekte bunu başarmamız mümkün olmayacak Ancak çok yakın bir gelecekte enerji ışınlamanın yaygınlaşması beklenmekte. Yani ev içindeki elektrik kablolarından ve şehirler arasındaki elektrik direklerinden kurtumamız mümkün olabilecek.
ABD’de şehirler arası yolcu ulaşımın büyük çoğunluğu karayolu ile değil havayolu ile yapılmakta. Havayolu karayoluna göre daha çevreci bir seçim olsa bile onunda çevreye bir çok zararı olmakta. En çevreci ulaşım biçimi demiryolu. Demiryolu daha az enerji harcadığından karbondioksit salınımını büyük oranda düşürmekte ve çoğunlukla köprüleri ve altgeçitleri kullandığı için doğayı parçalamamakta. Avusturya’da kullanılan bir sistemle konteynırlar demiryolu ile nakledilmekte. Böylece çok büyük çevreci bir fayda sağlamakta. Manyetik raylı trenler bu sorunun çözümüne en büyük adaylar. İlk olarak çok az enerji harcadığı için mümkün olan en çevreci ulaşım sistemi. İkinci olarak çok hızlı olduğu için uçak taşımacılığı ile rekabet edebilmekte. 2004 yılından bu yana Çin’de Şanghay’da faaliyete başladı. Şuan Güney Kore ve Japonya’da da kullanıma girdi. Eğer yük ve yolcu taşımacılığında Manyetik Trenleri yaygın bir şekilde kullanabilirsek çok büyük çevreci kazanımlar sağlamamız mümkün olacak.
Kaynaklar
1-http://en.wikipedia.org/wiki/Trans-Amazonian_highway
2-http://haberler.canim.net/27178_abd-de-her-yil-1-5-milyon-geyige-araba-carpiyor.html
3-http://en.wikipedia.org/wiki/American_bison
4-Alıç Ağacı ile Sohbetler Prof. Dr .Hikmet Brand
5- Physics of the Impossible Michıo Kaku
6-http://www.popsci.com/science/article/2010-02/physicists-prove-teleportation-energy-theoretically-possible
7-http://en.wikipedia.org/wiki/Maglev
8- http://www.youtube.com/watch?v=dD-yN2G5BY0