GÖLGELERE ATEŞ
(Bahsettiğim yıllar 79-81 arası) Hudut karakollarında akşam yemeğin belli bir saati yoktur. Yemek bile geceye göre ayarlanır. Genellikle hava kararmadan bir saat önce yemeğinizi yersiniz. Yanınıza iki arkadaş verilir. Alırsınız tüfek techizatınızı. Size verilen nöbet yada pusu yerine doğru ağır ağır gidersiniz. Yerinize vardığınızda artık hava kararmıştır. Tüfeği İran’a çevirir, toprağa uzanır ve beklersiniz, ne zamana kadar, sabaha kadar.
‘Ne ateş ettik gölgelere ne ateş! Askerin suçu yok bunda, olay başka. Şimsi siz nöbetçisiniz. Yüz metre, yüz metreyi göremezsinizde, diyelim elli metre ötede bir karartı gördünüz. Ne yapacaksınız?
İki seçeneğiniz var; ya ateş edeceksiniz, ya da etmeyeceksiniz. Ateş etseniz bir dert, etmeseniz de. Ateş ettiniz diyelim ve ettiğiniz yere gidip bakalım. Neler olabileceğini sayayım size:
Bir çakal, tavşan yada bir at vurmuş olabilirsiniz. Bu iyidir. En azından sizin uyumadığınızı dikkatli olduğunuzu gösterir. En azından bir ‘aferin’ gelir size.
Bir kadın, bir çocuk, bir sığınmacı olabilir. O zaman hapı yuttunuz! Nasıl izah edeceksiniz, bir kadını, bir çocuğu öldürdüğünüzü, Haydi mahkemeye.
Ne olduğu belirsiz bir adam çıkar karşınıza, silahsız. Kaçak mal da yok. Hadi izah edin bakalım, silahsız ve de günahsız bir adamı nasıl öldürdüğünüzü? O zaman gene mahkemeye.
Eğer vurduğunuz silahlı bir terörist yada mal dolu bir kaçakçıysa, hani gene işiniz iş. Alırsınız aferini, yanınada bir takdirname, on gün kafadan izin, yaşadınız.
Bir de bakarsınız, hiç bir şey yoktur At yok, Adam yok, hiçbirşey yok. Bu demektir ki siz hayale ateş ettiniz. Hayalleri vurabilirmisiniz ki? O zaman da kötü. Niye? Sizi boşa kurşun atmakla, yetim hakkıyla alınmış mermiyi boşa atmakla suçlarlar. Mahkemeden kurtarabilirseniz iyi.
İşte hududu korumak için ateş ettiğinizde başınıza gelebilecekler bunlardır. Peki ya ateş etmezseniz? Eğer sabah yapılan iz kontrolünde sizin mıntıkadan geçiş olduğuna dair izler bulunursa başınız belada demektir. Doğru mahkemeye. Görevi ihmal. Bu suistimal de olabilir, nöbet talimatına aykırı hareket etmek de. Aslında yaptığınız mülki görevdir.Jandarma personeli bu görevlerde işledikleri suçlardan dolayı memur statüsündedir. İdari soruşturma açılması gerekir. Ama kim uğraşacak? En iyisi disiplin mahkemesi, nöbet suçu, on gün hapis.
Şimdi sorarım size, siz hudutta nöbetçi olsanız vede böyle bir gölge görseniz, ne yaparsınız? Bizim Mehmetçik ateş eder, hep ateş eder. Niye? Huduttan geçiş olması demek, namusu korumamış olmak demektir. Böyle bir suçlama Mehmetçiğe ağır gelir. O da bunu bildiği için ateş eder ve sonuçlarına katlanır.
HUDUT VE KAÇAKÇILIK
Biz eskiler,hudut deyince kaçakçılık deyince hududu düşünürüz. Eskiden olsa, hani şöyle bir 30 yık önce, gelip geçeceği bir kilo çay, üç torba şeker derdik. Değil mesele o kadar basit değil! Şimdi terör var 20 yılı aşkındır bize çile çektiren. Terörü finanse eden kaçakçılık. Terör ile kaçakçılık iç içe artık. Öyle bir hale geldik ki, kaçağı önleyemezseniz hududu koruyamazsınız, terörü yok etmek hayal olur.
Bakın İmralı’daki bölücübaşı yakalandıktan sonra alınan ifadesinde ne diyor finans kaynakları için: ‘’Sınırlarda kaçakçılardan vergi adı altında para alınmaktadır.’’
KAÇAKÇILIK VE KARAKOL BASKINLARI
Kaçakçılık bu ya, illa ki yapılacak, her asker, her polis, her memur için paket program hazırlamışlar Başkale’de halada uygulanır. Ne ola ki bu paket? Anlatayım;
Önce dostane gelirler anlaşmak için, elbette fani dünya bu, kime kalmışki;
-Yazık, canına yazık evlat. Her gelen köşe oldu gitti. Herkes yiyor zaten. Dünyayı sen mi kurtaracan? Senden öncekine bak; ev, kat, han, hamam, yazlık kışlık. Ülkenin enayisi bir tek senmisin?
Siz namuslu bir asker, namuslu bir devlet memurusunuzdur. İnanmazsınız, ‘’Hudut namustur’’ der, görevinizi yapmaya çalışırsınız. Baktılar böyle olmuyor, ikinci kol devreye girer, önce ikna etmeye, olmazsa tayininizi çıkartmaya çalışırlar. Varmıdır bizim memurlarımız kadar doğuda tayin gören! Baktılar ki sizden adam olmuyor, son plan devreye girer: ‘’Kaçakla uğraşanın karakolu basılır.’’ Bu söz dilden dile dolaşır, ta size kadar gelir. Kendi kendinize ‘’Bu hudut bizim, bu hudut namus. Kaçak terörü besler, her lira kurşun demek,’’ der mücadeleye başlarsınız.
İlk adım hududu korumaktır. Kuş uçmaz sizin olduğunuz yerden, ne kaçakçı ne terörist. Şimdi dikkat, kaçakçı teröristlere sözde gümrük vermiyor mu? Veriyor. Huduttan geçemezse ne yapacak? Hemen gidecek onlara;
-Ya terörist abi. Biz sana gümrüğümüzü verdik. Hududu geçmemiz lazım ama bir karakol var bırakmıyor bizi.
-Ya öylemi? Merak etme sen. Biz onlara sorarız. Bu sorma işi ya teröristler tarafından yalnız yapılır, ya da kaçakçıyla beraber. Ne çıkarsa bahtınıza: Önce uzaktan bir taciz ateşi açılır ve karakol denenir, bakalım komutan tecrübeli mi değil mi anlamak için. Değilseniz eğer siz buna çatışma der ve sabaha kadar gölgelerle çatışırsınız, adı karokola saldırı olur. Artık iki seçeneğiniz vardır, ya sinecek karakol da savunmaya geçeceksiniz, ya da mücadeleye devam edeceksiniz.
Karar mücadele ise, teröristlerin hainliğine ve kalleşliğine de hazır olmanız gerkir; ya karakol yoluna mayın döşerler, ya da hudutta gezen devriyeye uzun mesafeden ateş açarlar. Mayını önceden farkederseniz sorun yok, kazasız belasız göreve devam edersiniz, hem de kaçakçılıkla mücadele ederek. Eğer bu aşamaya kadar kazasız belasız geldiyseniz, artık bir saldırıya hazırlıklı olmanız gerekir. Oynak pusu atıyor ve de teröristi şaşırtıyorsanız, hele ki siz onları pusuya düşürüp hesabı soruyorsanız, zafer sizindir. Onlar da adam, anlarla sizle baş edilemeyeceğini. Vazgeçerler sizden, daha kolay geçiş yapacakları başka bir karakol bölgesi ararlar.
Yıl 92, 30 Ağustos, Şemdinli Alan karakolu 18 şehit verdi. 18 vatan evladı hududu korumak için feda etti hayatını. Bilir misiniz buyü şehitlerimiz cennet mekanlarına gitmeden önce kaçak yüklü bir kervanı yerle bir etmişti! O zaman Asayiş Komutanı Necati Paşa, yanıma geldi. “Sen kaçakçılıkla çok uğraşıyormuşsun” dedi, ciddi bir tavırla.
Kaynak
Terör Kaçakçılık Hudut ve Biz “Hesaplaşma” (Sınır Ötesi Harekat Senaryoları) Erdal Sarızeybek Ümit Yayıncılık